Medya Merkezi

2000 YILI BASIN BÜLTENLERİ



8.12.2000
MAHKUMLAR TEDAVİ İSTEMİYOR

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Yahya Arıkan:

"Ölüm Oruçları Sorunu, Çağdaş Devlete Yakışır Biçimde Can Kaybı Olmadan Çözülmelidir"

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, ölüm oruçlarında tehlike sınırına yaklaşan tutuklu ve hükümlüler hakkında, "Bu sorun, çağdaş devlete yakışır biçimde, can kaybı olmadan makul bir yol bulunarak çözülmelidir" dedi.

Yahya Arıkan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, yüzlerce kişinin, Türkiye'nin ve dünyanın gözü önünde ölüme terkedilemeyeceğini belirterek şunları söyledi:

"Adalet Bakanı sayın Hikmet Sami Türk, F tipi cezaevlerini protesto amacıyla ölüm orucuna katılan tutuklu ve hükümlü sayısının 199, süresiz açlık grevine katılanların sayısının ise 245 olduğunu bildirmiştir. Bunların 130'unda ölüm orucu süresinin en az 45 gün olduğu da çeşitli kaynaklardan bildiriliyor. Açlık eylemlerinde, insanlar için geri dönüşü olmayan noktaya 47 günde gelindiği gözönünde bulundurulursa, çok sayıda tutuklu veya hükümlü için ölümcül tehlikenin çok yakında olduğu ortaya çıkıyor.

İçinde bulunduğumuz durumun vehameti, ölüm orucuna katılanların haklılığı ya da haksızlığı tartışmalarını anlamsız kılmaktadır. F tipi cezaevlerine yaşamları pahasına karşı çıkanların, bu cezaevlerine nakledilmeleri halinde ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalacakları yolundaki tezleri ciddiye alınacak iddialardır. Çünkü, 1980'li yılların başından bu yana, cezaevlerinde 180 kişinin öldüğü belirtilmektedir.Hangi suçla girerse girsen, cezaevindeki kişilerin can güvenliğini sağlamakla yükümlü olan Devlet, bu konuda sabıkalıdır. Gerekeni yerine getirememiştir.

Öte yandan, son olarak Afyon Cezaevi'nde yaşanan olaylar, organize suç örgütlerinin ve çetelerin, koğuş sisteminin yarattığı avantajları aynen kullanmaları ve varlıklarını cezaevlerinde Devlet koruması altında sürdürmelerinin de önüne geçilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Cezaevleri sorunu Türkiye'nin çok uzun yıllardır kanayan bir yarasıdır. Bu büyük yarayı kısa süre içinde tedavi etme olanağı da yoktur. Devletin, cezaevlerini kontrol alma isteğini anlıyor ve haklı buluyoruz. Buna karşılık, birkaç gün içinde ölebilecek onlarca kişinin yaşama döndürülmesi için de çok hızlı hareket edilmesi gerekmektedir. Biz, toplumsal sorunlara duyarlı bir örgütün temsilcileri olarak, Hükümet ve Adalet Bakanlığı'ndan, onlarca gencin ölümden döndürülmesini birinci görev olarak kabul etmesini talep ediyoruz. Çünkü, ölümden başka herşeyin çaresi bulunur. Önce bu hedefe varılmalıdır. Cezaevlerinin, devletin kontrol ve denetimi altında girmesi amacıyla atılması planlanan adımlar da makul bir sürede kademeli olarak uygulamaya sokulmalıdır. Bu sorunun hiç kimsenin yaşamını yitirmeden sona erdirilmesi, uygar toplumlar adına Hükümet ve Adalet Bakanlığı'na olumlu puanlar sağlayacak ve sağduyulu insanların alkışlarını getirecektir."


23.11.2000
Modern Vergi İdareleri Kazanılan Parayı Vergilendirir. Kazanılmamış Paranın Vergisi Alınmaz

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, Hayat Standardı’na dönülmesine karşı çıktı:

“Modern Vergi İdareleri Kazanılan Parayı Vergilendirir. Kazanılmamış Paranın Vergisi Alınmazö


İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, geçen yıl kaldırılan Hayat Standardı’nın TBMM’de dün kabul edilerek yeniden uygulamaya sokulmasına kesinlikle karşı olduklarını belirterek, “Modern Vergi idareleri kazanılan parayı vergilendirir. Kazanılmamış paranın vergisi alınmazö dedi.

Yahya Arıkan, Vergi İdaresi’nin, vergi tabanını genişleterek hiç vergi ödemeyenlerin, spekülatif yollardan yüzlerce milyar lira kazananların yakasına yapışmak yerine, yanlışta ısrar ederek aynı kesimden daha çok vergi almayı tercih etmesini anlayamadıklarını belirterek şunları söyledi:

“Hükümet, enflasyonla mücadele programı kapsamında kaynak sıkıntısı çektiğini her fırsatta vurgulamakta, ancak bu kaynağı bulmak için yeni arayışlara girmekten kaçınmaktadır. Yeniden getirilen ek vergiler, vatandaşın günlük yaşamı sırasında yaptığı harcamaları arttıracağı için vergi adaleti yönünden olumsuzluk yaratacaktır. Maliye, çok kolayına gelen dolaylı vergilerden vazgeçerek, doğrudan kazançlardan vergi almak için uğraşmalıdır.

Sahip ve yöneticilerinin yanlış veya kötü niyetli tasarruflarıyla batan bankaları kurtarmak için Hazine’den 6.1 milyar dolarlık borç verilmesi de bu ortamda hiç anlaşılır bir şey değildir.

Bu tür harcamalarıyla iki yakasını bir araya getiremeyen Maliye, bu kez para toplamak için eskilerde kalmış, uygulaması kaldırılmış yollara giderek para toplamaya ve sıkıntı içindeki esnafı, serbest meslek erbabını limon gibi sıkmaya çalışmaktadır. Ek vergilerle cebinden sürekli para çekilen bu kesime şimdi de hayat standardı dayatılmakta, ücretlilerin vergi dilimlerinin arttırılması planlanmaktadır.

Hayat Standardı 1999 yılında sona erdirilmiştir. Hayat standardı, beyannameli vergi mükellefi olan işadamları ile doktor, avukat, mühendis gibi serbest meslek erbabına ve esnafa beyan dönemlerinde bir alt sınır getiriyordu. Bu kişilerin düşük vergi ödemesinin önüne geçmek için uygulanan bu sınır ile söz konusu mükellefler o dönemde zarar etse bile asgari ücretin katları şeklinde olan bu sınırın altında gelir beyan edip, vergi ödeyemiyordu. Ancak, beyannameli mükelleflerin yüzde 80'i de sadece hayat standardı üzerinden vergi veriyordu.

Hayat standardında yanlış olan, kazanılmamış paranın vergilendirilmesiydi. Beyannameli sistem ise doğru bir seçimdir. Bu sistemin daha iyi işlemesi isteniyorsa muhasebeci ve mali müşavirlerlerle bir otokontrol sistemi kurulmalıdır. Esnafın ve serbest meslek erbabının beyannamelerinin muhasebeci ve mali müşavirlerce hazırlanması ve denetlenmesi zorunluluğu getirilecek olursa, böyle bir otokontrol sistemi ile kaçakların önüne geçilecek, modern bir vergi sisteminin yerleşmesi için ilk adım atılmış olacaktır. Mali idare artık kolaycılıktan ve yanlışlardan vazgeçmeli, Türkiye’de modern, çağdaş vergi sisteminin yerleşmesini sağlayacak kararlar vermelidir."


31.10.2000
İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan : "10 Banka Tasfiye Edilmelidir."

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan :

'Türkiye’nin bu bankalara ihtiyacı yoktur.
10 banka tasfiye edilmelidir.'


İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Yahya Arıkan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen bankalarda 10 milyar dolara yakın batık paranın devlet tarafından üstlenilmesini Türkiye’de hiç kimsenin anlayamadığını belirterek, “Bu 10 banka tasfiye edilmelidir. Bankaların borçlarını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil, banka sahip ve yöneticileri ödemelidirö dedi.

Türkiye’de herkesin, devletin, el konulan bankalardan dolayı büyük miktarda zarara uğrayacağını düşündüğünü vurgulayan İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, bankacılık sistemindeki sorunları öteden beri vurguladıklarını belirterek bundan sonra yapılması gerekenler hakkında şunları söyledi:

“Türkiye’deki banka sayısının çokluğunu yıllardan beri her fırsatta belirtiyoruz. Bankacılıkla ilgili her kişi ve kuruluş da banka sayısının yarıya kadar azaltılarak 30-35 dolayına indirilmesi gerektiğini söylüyor. Zaten, tüm bu bankaların toplam büyüklüğü de sayın Zekeriya Temizel’in açıkladığı gibi 140 milyar doları biraz aşmaktadır. Türkiye’nin mali yapısı güçsüz, sorunlu bankalarının çokluğu herkesçe ifade edilmektedir ve şu anda fona devredilenlerin sayısı 10’u bulmuştur.

Batık bankalara hızla el konulması doğru bir karardır. Ancak, bundan sonra izlenmesi düşünülen yol ise yanlıştır. Devlet bu bankaların her türlü borcunu üstlenmek zorunda değildir. 10 bankanın toplam riskleri 10 milyar dolara yaklaşmaktadır. Hazine’den 6.1 milyar dolarlık tahvil, yani borç istenmiştir. Devlet, sonu belirsiz bir maceraya atılarak, bankaların alacaklarını tahsil etmeye çalışacak ve bunu yapabilirse bankaları karlı hale getirerek yeniden satışa çıkaracaktır. Türkiye’de bu bankaların alacaklarının tümüyle tahsil edilebileceğine bir tek kişi bile inanmamaktadır. Bankacılık sisteminde zaten çok sayıda banka var iken bu bankaları yeniden sisteme kazandırmak gibi nafile bir çabaya girişmenin mantığı yoktur.

Bu bankalar hemen tasfiye sürecine girmelidir. Bankalarda mevduatı olanlara yasaların öngördüğü çerçevede ödemeleri yapılmalı, alacaklarının tahsili için harekete girişilmelidir. Banka sahip ve yöneticilerinin tüm mal varlıklarına el konulmalıdır. Banka sahipleri sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Türkiye’de binlerce memur ve kamu işçisi açlık sınırında ücret almakta ve yaşamaktadırlar. Memurlar her gün büyük kentlerin meydanlarında ücret taleplerini haykıran toplantılar düzenlemektedirler. Önümüzdeki günlerde bu tür eylemlerin artacağı tahmin edilmektedir. Hükümet, son derecede düşük ücretlere yüzde 10 gibi çok yetersiz ücret zammı vermeyi düşünmektedir. Değerli bir köşe yazarımızın dün yaptığı hesaba göre bankalarda batan paraların toplamı, memurlara 6 ayda yapılan toplam ödemeye eşdeğerdir. Kendi memurunu, işçisini açlığa terkeden Ecevit Hükümeti’nin, şimdi içleri boşaltılmış bankalar için milyarlarca dolarlık harcama yapmasını hiçbir biçimde kabul edemeyiz. Bankaların rehabilitasyonu yerine hızla tasfiyeye karar verilmesini istiyoruz. Akside davranarak batık bankalara halkın milyarlarca dolarını harcanması halinde, bu kararı alanları her düzeyde ve her dönemde sorumlu kılacağımızı duyururuz.

 

İSMMMO Hakkında

Geleceğe yönelik projeleriyle, üyelerinin gelişimini sağlayan; Şeffaflığı, denetimi, yeniliği savunan ve çevre sorunlarına duyarlı; Toplumumuzun aydınlatılmasına, akademik, mesleki kamuoyuyla güçlü işbirliği yaparak ekonomik kalkınmaya katkı sunan, lider kurum olmaktır.